24 Ocak 2012 Salı

19 yıl olmuş...



19 yıl olmuş. Sabah düşündüm de ben lisedeydim o yıl. Zaman sanki su gibi aktı geçti.

Fakat yakınları hele hele çocukları Özgür ve Özge neler hissetmiştir kimbilir? Her gün eksikliğini hissetmek, yanında olmasını istemek, babasının başarılarını emin bir şekilde beklemek, aynı şekilde kendilerinin yaşadıklarına babalarının tanık olmasını istemişlerdir.

Eşi; elmanın diğer yarısı, hayat arkadaşı ne yapıyordur onsuz geçen günlerde? Bunu düşünmek bile istemiyor insan. Tanımadık bir duygu ve insan hiç tanışmak istemiyor.

En çok değerli olduğunu düşündüğüm, sevdiğim insanların zamansız gidişlerine üzülürüm hep. Uğur Mumcu benim için çok değerli, çok sevdiğim, güzel bir insandır. Daha çok yazacak, daha çok üretecek, daha çok temiz bir yaşam bırakacaktı bizlere. Tabii ki her ölüm erken ve zamansızdır bizler için. Ama bazıları ne kadar yaşlansa da zamansız gelir. Seni tanımış, bilmiş, okumuş ve sevmiş biri olmak yetecek kalan günlerde bana.

Zamanın nasıl geçtiğini Nazım ne güzel anlaşmıştır. İnsan düşünmeden edemiyor.

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ona sorarsanız: 'Lafı bile edilemez, mikroskopik bi zaman...'
Bana sorarsanız: 'On senesi ömrümün...'
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene bir haftada yaza yaza tükeniverdi
Ona sorarsanız: 'Bütün bi hayat...'
Bana sorarsanız: 'Adam sende bi hafta...'
Katillikten yatan Osman; ben içeri düştügümden beri yedi buçuğu doldurup çıktı.
Dolaştı dışarda bi vakit, sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.
Dün mektubu geldi; evlenmiş, bi çocuğu olacakmış baharda...

Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.
Ve o yılın titrek, uzun bacaklı tayları, rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldu çoktan.
Fakat zeytin fidanlari hala fidan, hala çocuktur.

Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri...
Ve bizim hane halkı, bilmediğim bir sokakta, görmediğim bi evde oturuyor

Pamuk gibiydi bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Sonra vesikaya bindi
Bizim burda, içerde
Birbirini vurdu millet, yumruk kadar simsiyah bi tayın için
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız

Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
Daşov kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşimaya
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçünden bahsediyor amerikan doları
Fakat gün ışığı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
Ve karanlığın kenarından, onlar ağır ellerini kaldırımlara basıp doğruldular yarı yarıya

Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya
Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine
'Onlar ki; toprakta karınca, su da balık, havada kuş kadar çokturlar.
Korkak, cesur, cahil ve çocukturlar,
Ve kahreden yaratan ki onlardır,
Şarkılarda yalnız onların maceraları vardır'

Ve gayrısı
Mesela, benim on sene yatmam
Laf'ı güzaf...

Etiketler: , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa