5 Mayıs 2011 Perşembe

Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'ndan Onbir Tablo



3 Mayıs Salı akşam Cevahir sahnesinde izledim Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları'ndan Onbir Tablo oyununu.

Ankara'da oynuyordu daha önce. İstanbul'a gelsin diye bekliyordum. Onca işin arasında bir çılgınlık yapıp bileti aldım ve gittim.

İyi ki gitmiş, izlemişim.

Nazım ve Nazım'a dair herşeyi severim. Üstüne pek cümle kurmam, düşünmem bile.

Anlatımda kullanılan tablolar o kadar etkileyiciydi ki anlatmak mümkün değil. Bahsi geçen karakterlere sıra geldiğini ışıklandırılan tablolardan anlıyorduk. Bazı tablolar dikey ya da yatay ortadan bölünmüş 2 tablo gibiydi ve ışıklandırmada yarıdan bölerek anlamamızı sağlıyordu. Çizimler öyle canlı, renkler o kadar güzeldi ki ne diyeyim?

Rüştü Asyalı ve Cem İdiz muhteşemdi. İkinci yarı daha canlı, benim daha iyi bildiğim karakterlerin anlatımından oluşuyordu. Sıra ne zaman Tanya'ya geldi gözlerim dolu dolu tamamladım oyunun sonunu.

Sayılı gün oynuyor Devlet Tiyatroları sahnelerinde. Bir fırsat bulup izlemek, dinlemek, hüzünlenmek, şu anki hale şükretmek, Nazım'ı bir kez daha sevmek, sevmek, sevmek...

"(...)"

Memed'in ayağında yarım çarıklar.
Memet yüzükoyun yatmış sayıklar.
Memet beygir fışkısından arpa ayıklar.
Arpayı götürüp derede yıkar.
Güneşte kurutup yiyecek Memet.
Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat.
Ölüm Allahın emri, açlık olmasa fakat.

Memetçik, Memet,
Memetçik, Memet.
Beygir fışkısında yoktur merhamet.

"(...)"

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa